Selam getirdim size Kaybettiğimiz dünyadan Orada insan pür mana Acaba kaçımız hür hala Yaşıyoruz sahte bir hülyada Yine de bir gün bitecek uykular Çıkacak ruhlar kuytudan Sıyrılıp bütün bu kurgudan Tamamlanacak eksik vurgular O gün gelene dek Bugün kaybolmuş gibi görünür verilen emek Bu bitmeyen bir cenk Elemeye devam eder hayat denilen elek Ben dik durdum Kaybedişlerim ardımda hatırımda Sıra yeni umutlar yeşertmekte Ve yaşatabilmek sadrımda Ecdada nefer, yaratana kul ol Yaraları sar garibana yar ol Var ol kalben, bura aslen Kara mahzen esir ol bunu göremezsen Gel gör yen, ama yem olma Kılıcını iyi bile, bile bile nefsine Olan harbine kör kalma, paslanma Yara al, yarasıza yaslanma Çivisiz dünya eseri beşerin Beşerin görevi, çakmak çiviyi Çakamaz çiviyi ki yoktur çekici Çekip almalı geri kalmadan eli Empati denizini kurutup Çölde bir damlaya muhtaç bedevilerin Hasedine sarılıp, kibrini kuşanıp Tahribata sebep olmak emeli O erler gönül fezasındalar Toprakta sürünme ezasındalar Sizce de vakti gelmedi mi dirilişin artık Hülyaları fazla şımarttık Kükremiş sel gibiydik Nasıl da damlalara karıştık Nedir bu esfeli safilin halimiz böyle Bizler ki insan ile beşer arasındaki en yegane farktık O erlerin izinde Oturabilsem dizin dibinde Belki de günün birinde Yazılır adım defterlerinde Bugünün muhabbetini başkalarına kaptırdık Yarını yar edebilmek için geçmişe sevdalandık Sözlerim enkaz altında Anılar hep benim aklımda Terler dökülürken alnımdan Şimşekler çakar yaşananlara Gördüm ettim tecrübe dünyayı İnsanları boş beleş sevdaları Yaşayanlar için evren yarıldı Bilseydi yapar mıydı yanlışları Ah dünya neylerse kadirsin Hepimizin içindeki fanisin Bedenden ayrılmaz ruhlarla Kefenin cebine aitsin Bunu bil bunu bil hareket et Kurtuluş yolu sana da açık elbet Kaçanlar ancak sürünecek Nefer Anka gibi yükselecek O erler gönül fezasındalar Toprakta sürünme ezasındalar O erler gönül fezasındalar Toprakta sürünme ezasındalar